‘Galatasaray, Türkiye’nin Real Madrid’i’ İspanyol basınına olay itiraf: Jose Mourinho bizi motive etti
“Süper Kupa’dan sonra Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Young Boys’a (İsviçre kadrosu, küme evresinde sonuncu oldu) yenildik. Bu sıkıntı bir darbe oldu zira çok büyük beklentilerimiz vardı. Burada, bence grup açıkça vakitle gelişti. Ve benim için, takım kalitesinin ötesinde – zira Galatasaray her vakit çok güzel düzeylerde oyunculara sahip olur – fark yaratan nokta soyunma odasının gücüydü. Sıkıntı vakitlerde, sonuçlar beklendiği üzere gitmediğinde, sağlıklı bir ortamda, uygun beşerlerle, bağlılıkla… İşte seni ileriye taşıyan şey bu! Âlâ insanlara sahip olmak üzere kolay bir şey lakin elde etmesi güç bir şey. İnsan tarafı, ayakta kalmamızda kritik bir rol oynadı.”
“Biz şanslıydık zira hem sportif hem de insani seviyede devasa boyutlarda oyunculara sahip olduk. Fernando Muslera’dan bahsediyorum, kulübün mutlak bir efsanesi, yıllarca kaptanlık yaptı, çok hürmet duyulan bir figür. Bu dönem, Galatasaray’daki son dönemiydi ve en âlâ halde vedasını yaptı: Penaltı golüyle! Akabinde diğer kilit oyuncularımız da vardı, yalnızca düzeyleriyle değil, tavırlarıyla da çok kıymetliydiler. Osimhen ve Morata üzere oyuncuların gelişi de bunun örneğiydi. Dünya çapında futbolcular, birinci sınıf kulüplerde tecrübeye sahip ve her vakit ekibin çıkarlarını şahsî çıkarlarının önünde tutan futbolcular. Büyük kulüplerde bu çok kıymetli, zira yetenek hiçbir işe yaramaz, şayet grupta bir ahenk ve bağlılık yoksa.”
Osimhen ve Morata’nın transferleri nasıl gerçekleşti?
“Bu transferler süratli bir halde gelişti. Osimhen ve Morata’nın her ikisi de pazar fırsatlarıydı, her biri kendi vaktinde, lakin kulüp her iki durumda da süratli bir halde reaksiyon gösterdi. Galatasaray, büyüklüğü nedeniyle bu tıp atakları verimli bir formda gerçekleştirebiliyor. En kıymetli şey, futbol düzeyi – her ikisinde de çok yüksek – fakat her ikisi de inanılmaz insani bir kalite sergiledi. Morata örneğin, Avrupa Şampiyonası’nı kazandı, İspanya kaptanıydı, Milan’da oynadı… Fakat burada inanılmaz bir alçakgönüllülükle geldi. Buradaki birinci günden itibaren Galatasaray’ı anladı ve her vakit kümesi önceliklendirdi. Bu, onun mentalitesini ve profesyonelliğini gösteriyor.”
Mourinho’nun Fenerbahçe’ye gelişi, ligde nasıl bir tesir yarattı?
“Galatasaray’da esasen büyük bir baskı var. Burada her kaybedilen puan drama olarak yaşanır, rahatlama için hiçbir vakit yer yoktur. Lakin, Mourinho’nun gelişi, rekabetin medyatik boyutunu daha da yükseltti. Türk ligi dünya çapında daha çok konuşulmaya başlandı. Bizim için, rakip kulüp olarak bu da ekstra bir motivasyon sağladı: Üstte kalmak, önde olmak, hatta o büyük odakta bile onun figüründen daha önde olmak.”
Bu ikilinin akabinde gelecek için ne hedefliyorsunuz?
“Türkiye’de kazanmaya devam etmek her vakit öncelikli amaç. Ancak bence kulüp, Avrupa’da bir adım daha atmalı. Galatasaray’ın Avrupa’daki tarihi, taraftar kitlesi, altyapısı ve takımı daha uygun rekabet etmek için kâfi. Yalnızca biz değil, Türk futbolu genel olarak – kulüpler ve ulusal grup – büyümek için potansiyele sahip. Bunu içinden görüyorum. Daha fazla hırs gösterme ve gerçek bir sıçrama yapma kapasitesi var. Lakin devamlılık, akıllı yatırım ve stratejik bir vizyon gerekiyor.”
“Arda Güler, Türkiye’nin en çok medyaya yansıyan oyuncusu. Real Madrid’deki çıkışı büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Onun dışında, Avrupa’da oynayan başka Türk futbolcuları da büyük bir heyecanla izleniyor, Kenan Yıldız, Orkun Kökçü ve Hakan Çalhanoğlu üzere isimler. Lakin her şeyden evvel, beşerler bu yeni nesle çok güveniyor. Genç ve yetenekli bir ulusal grup var, projeleri sağlamlaşırsa büyüme için gerçek bir fırsatları var.”
Türkiye’deki en tesirli yabancı teknik antrenörlerden birisiniz. Bunu nasıl yaşıyorsunuz?
“Çok minnettarım. Bu üç yılı eşsiz bir bağlamda yaşama fırsatım oldu. Okan Buruk’un daveti ile her şey başladı. O periyotta şimdi Galatasaray’a imza atmamıştı ve yeni teknik grubunu değerlendiriyordu. Daha Avrupa metodolojisine yakın bir profil arıyordu ve Udinese’deki periyottaki ortak tanıdıklarımız sayesinde buluştuk. O vakitten beri omuz omuza çalışıyoruz. Bana özgürlük, itimat ve büyümek için harika bir ortam sundu. Onun yanında çok şey öğrendim ve bu türlü büyük bir kulüpte çok fazla tecrübe kazandım.”
Galatasaray içeriden nasıl bir kulüp?
“Büyüklük. Tam manasıyla devasa bir kulüp. Burada futbol hissedilir halde yaşanır. Hiçbir kulüp dünyada Galatasaray’ın takipçisi kadar ilgi cazip olamaz. Galatasaray, Türkiye’nin Real Madrid’i üzeredir: Tüm ülkede hisler uyandırır. Her köşe başında bayraklar, tanınmayan biri dahi sokakta tanıyabiliyor… Futbol, burada bir din üzere, ve Galatasaray onun en büyük temsilcisidir.”
